77.VEREM EĞİTİM VE PROPAGANDA HAFTASI (07-13 OCAK 2024)
Tüberküloz (Verem) hastalığına neden olan tüberküloz basili (verem mikrobu) Robert Koch tarafından 24 Mart 1882’de keşfedilmiştir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü, 1996 yılından itibaren her yıl 24 Mart tarihini “Dünya Tüberküloz Günü” ilan etmiştir. Bu çerçevede tüm Dünya’da verem hastalığı farkındalığını artırmaya yönelik etkinlikler düzenlenmesi önerilmiştir. Ancak ülkemizde bu tarihten çok önce 1947 yılında, önemli bir halk sağlığı sorunu olan tüberkülozla etkin savaş için yılın ilk pazarı ile başlayan hafta, toplumu verem hastalığı ve hastalıkla mücadele konusunda bilinçlendirme amacıyla VEREM EĞİTİM VE PROPAGANDA HAFTASI olarak kutlanmaya başlamıştır.
TÜSAD Tüberküloz Çalışma Grubu olarak, bu kapsamda, ülkemizde göğüs hastalıkları (Göğüs hastalıkları ve tüberküloz) branşının doğuşu ve gelişmesine vesile olan tüberküloz hastalığı konusunda her yıl olduğu gibi bu yıl da toplumumuzu bilgilendirmek istiyoruz.
Verem/tüberküloz hastalığı, insanlık tarihinin en eski hastalıklarından biridir. İnsanlık tarihi boyunca zaman zaman salgınlara yol açan, ölümcül seyreden, Hipokrat’ın ‘phytisis’ (erime/tükenme) olarak tanımladığı, halk arasında ‘ince hastalık’ olarak bilinen bu hastalıkta, neden olan mikrop keşfedildikten sonra hastalığın tanı ve tedavisinin önü açılmış, 1940’lı yıllarda tüberküloz mikrobunu öldüren ilaçlar bulunmuştur. ‘Kralların hastalığı hastalıkların kralı’ olarak tanımlanan tüberküloz hastalığı, etkeninin bilinmesine ve son 60 yıldır tedavi edilebilir ve korunabilir bir hastalık olmasına karşın, halen dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olma özelliğini korumaktadır.
Günümüzde, Dünya nüfusunun dörtte biri vücudunda verem mikrobunu taşımaktadır. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 10 milyon kişi verem hastalığına yakalanmakta ve 1,5 milyon insan veremden ölmektedir. Verem hastalığı, Dünya’da enfeksiyon nedenli ölümlerin zirvesinde yer almaktadır (1).
Ülkemizde 2017 yılında TB tanısı alan toplam hasta sayısı 12.046’dır. Başarıyla yürütülen tüberküloz savaşı sonucu ülkemizde kayıtlı tüberküloz görülme sıklığında, son 10 yıldır yıllık ortalama %5 düşüş görülmektedir. 2005 yılında toplam 20.535 hasta kaydedilmiş ve görülme sıklığı yüz binde 29,4 iken, 2017 yılında yüz binde 14,6’ya düşmüştür (2).
Ülkemizde tüberküloz kontrolünde “Bin Yıl Kalkınma Hedefleri” ve “Tüberkülozu Durdurma Stratejisi Hedefleri”ne ulaşılmış olup, Dünyada tüberküloz eliminasyonu konusunda belirlenmiş hedef olan, 2050 yılına kadar küresel tüberküloz milyonda birin altına düşürülmesi yönünde çalışmalar hız kesmeden sürdürülmektedir.
Solunum yoluyla alınan verem mikrobu verem enfeksiyonuna yol açar. Bu durum, bir hastalık durumu değildir. Vücutta verem basilinin sessiz durduğu ve adeta hapsedildiği bir durumdur. Enfekte olan kişilerin %5’i 1-2 yıl içinde aktif verem hastası olur, %5’inde ise verem mikrobu vücutta sessiz olarak bekler. Vücut direncinin düştüğü durumlarda, vücutta beklemekte olan verem mikrobu çoğalarak verem hastalığına yol açar.
Verem mikrobu önce vücuda giriş yeri olan akciğerlerde yerleşir, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılır. Dolayısıyla en sık akciğerleri olmak üzere tüm organları tutabilir (lenf bezleri, kemik, böbrek, beyin vb.). Tedavi edilmezse hayatı tehdit edebilir.
Verem mikrobu vücuda girdikten sonra yıllarca hastalık yapmadan akciğerlerde bekleyebilir. Vücudunda verem mikrobu taşıyanların yaklaşık % 5-10’u daha sonraki yıllarda verem hastası olur.
Verem hastalığı gelişiminde riskli gruplar: 5 yaş altındaki çocuklar, yaşlılar, HIV enfeksiyonu olan kişiler, bağışıklığı baskılayan tedavi alan kişiler, silikoz, diabetes mellitus, kronik böbrek yetmezliği, lösemi, lenfoma, baş, boyun ve akciğer kanseri olanlar, ideal vücut ağırlığının %90’ından daha az kiloda olanlar, sigara içenler, ilaç bağımlılığı olanlar ve alkol kullananlardır.
Belirtileri: En erken ve en sık belirtisi 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma, kan tükürme, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısıdır
2-3 hafta ve daha uzun süreli öksürük şikayeti olanlar en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdırlar!
Tüberkülozdan korunmanın en etkili yolu erken teşhis ve başarılı tedavidir
Verem, tedavi görmemiş veya düzenli tedavi görmeyen hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların solunum yoluyla alınması ile bulaşır. Verem hastaları, konuşma, öksürme ve hapşırma ile ortama verem mikrobu içeren damlacıklar yayarlar.
Öksürme ve hapşırma sırasında ağızların mendille kapatılması, bulaşın önlenmesi için hayati önem taşır
Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür.
Bu nedenle hastalar ve hasta temaslıları bulundukları ortamları sık sık havalandırmalı ve güneş alan odaları kullanmalıdır.
Verem teşhisinde en önemli yöntem balgamda verem mikrobunun mikroskopla araştırılmasıdır. Balgamında mikrop görülen hastalar çevrelerindeki kişilere hastalığı bulaştırır.
Tedavi olmayan bir verem hastası her yıl yaklaşık 10-15 kişiyi enfekte eder
İlaçlarını düzenli kullanan hastalar, başkalarına hastalık bulaştırmazlar. Verem tedavisinde kullanılan ilaçlar Verem Savaş Dispanserlerinde ücretsiz olarak verilir. Verem hastaları ilaçlarını düzenli olarak ve yeterli süre (6-9 ay) kullanmazlarsa verem mikropları ilaçlara direnç kazanabilir. Dirençli verem hastalarının tedavisi daha uzun sürer (18-24 ay), daha fazla ilaç kullanmak zorunda kalırlar ve bazen hasta kaybedilebilir.
Tedavi ile kısa sürede sağlık durumu düzelen hasta tedavisini aksatırsa ya da keserse hastalığı ilaçlara karşı direnç kazanır ve daha sonra tedavi olma şansı kaybolabilir. Tedaviyi reddeden bir hasta için hayati tehlike vardır. Bu hastalar toplum sağlığını da tehdit ederler.
Tedavisiz hasta çevresindekilere verem mikrobunu saçmaya devam eder.
Verem hastalığı düzenli ilaç kullanmakla 6-9 ayda tamamen iyileşir
Verem hastalığından korunma, hastalığın gelişimini önlemede önemlidir. Hastanın yakınları, özellikle de aynı evde birlikte yaşayanlar mutlaka verem savaş dispanserlerine başvurarak muayene olmalıdırlar. Hasta yakınlarının taramaları dispanserlerde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Temaslı muayenesi sonucunda hasta olduğu tespit edilenler tedavi edilir. Hasta olmayan fakat verem olma riski taşıyan kişilere koruyucu tedavi verilir.
Koruyucu ilaç tedavisinde 6 ay süre ile düzenli ilaç kullanımı gereklidir
Çocukları veremden korumak için doğumdan 2 ay sonra BCG (verem) aşısı uygulanır.
Ülkemizde tüberküloz kontrolünü sağlamak amacıyla 1931 yılından beri BCG aşısı uygulanmakta olup, iki ayını dolduran bebeklere BCG uygulaması aşı takviminde yer almaktadır.
Önlenebilir ve tedavi edilebilir olan verem hastalığından korkmayalım.
Uzamış öksürük gibi uyumlu sağlık şikayetlerimiz ve/veya hasta kişiyle temas öykümüz varsa gecikmeden sağlık kuruluşuna başvuralım.
Korunma tedbirlerimizi alalım.
- Ellerimizi sık yıkayalım. Sabun ve su ile en az 20 saniye.
- Asla sigara içmeyelim, içirmeyelim ve sigara içenin yanında durmayalım.
- Bulunduğumuz ortamı sıkça havalandıralım.
- Dengeli ve düzenli beslenelim.
- Verem hastası isek ilaçlarımızı zamanında, düzenli ve yeterli süre kullanalım.
Coronavirus salgını nedeniyle zor günler yaşamaya devam ettiğimiz bu günlerde, benzer hijyen tedbirleri ile kendimizi, sevdiklerimizi ve çevremizi bulaşıcı hastalıklardan koruyabiliriz.
Sağlıklı günler dileklerimizle halkımızın bilgilerine sunarız.